Türkiye ekonomisi 2018’den itibaren makroekonomik istikrarsızlığın ve belirsizliklerin hızla arttığı bir döneme girmiştir. 2018 sonrasında Türk Lirasının ABD doları karşısındaki 1 yıllık değer kaybı yüzde 40’ları aşmış durumdadır. Ekonomi küçülmeye, işsizlik ve enflasyon hızla artmaya başlamıştır. Döviz kurlarının kontrolden çıkması, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını sert bir şekilde arttırmaya zorlamıştır. Kredi faizlerinde ortaya çıkan artışlar bir yandan kredi büyüme oranlarında yavaşlamaya neden olurken, borçların çevrilmesini de giderek zorlaştırmıştır. Türkiye ekonomisinin yaşadığı sorunlara dair üç farklı açıklama ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisi, Türkiye ekonomisi bazı “dış mihrakların” saldırısı altındadır ve yaşanan döviz krizinin ardında da bu mihrakların döviz piyasalarında gerçekleştirdikleri spekülatif işlemler yatmaktadır. İkinci görüşe göre ise yaşanan istikrarsızlığın ve krizin ana sebebi Türkiye’de son dönemde yaşanan siyasal gelişmeler olarak ifade edilmektedir. Bu görüşe göre, Merkez Bankası başta olmak üzere kurumların özerkliklerinin azalması ve finansal yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmaya isteksiz olması sonucunda, ekonomik faaliyetlerin yavaşlama eğilimi içerisine girmeleridir. Üçüncü görüşe göre ise istikrarsızlığın temel nedeni birtakım yapısal reformlar için geç kalınması ile maliye ve para politikalarında yapılan hatalar olarak görülmektedir.
Değerli okuyucumuz,
Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.