Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ekonomiye önlem, TL’ye destek paketi, döviz ve altında sert düşüşe neden oldu. 18.40 TL’ye kadar yükselen do- lar kuru 13 TL’nin altını gördü, 20.79 TL’ye kadar çıkan Euro ise 14 TL’ye kadar geri çekildi. Altın fiyatları da sert düşüşle 1062 TL’den 726 TL’ye indi. Önerilen sistem bilindik bir “ahlaki tehlike” içeriyor. Sis- temin adı “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat”. Bunun ne anlama geldiğini şu şekilde tarif edebiliriz; gerçek kişilerin Türk lirası vadeli hesapları üzerinde işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişim oranının kıyaslana- cağı, yüksek olan oran üzerinden hesabın nemalandırılacağı sistem. 2001 krizi öncesinde de hazine, bankaların ve tüm yerel şubelerinin dış borçlanmasına garanti vermiş, borç- lanmayı ve dolarizasyonu derinleştirmişti. Şimdi benzer bir garanti, mevduat sahiplerine verilmekte. Kaynağı ise bütçe. Yani, bütçe yoluyla karşılanacak. Bütçe açığının ise böyle bir durumda artması muhtemel. Artan bütçe açıklarını finanse edebilmek için ise vergi artışlarının olacağı da kaçınılmaz gözüküyor. Bir nevi arada oluşacak farkı hazine garantilemiş oluyor. Geriye kalan şey insanların ellerindeki dövizleri TL mevduatına çevirmesini beklemek. Bu da insanların sisteme ne kadar güven duyduğuyla ilgili bir durum. Eğer insanlar elindeki dövizleri TL mevduatlarına yatırmayı kabullenirse sistem işlemeye başlayacaktır ama sonrası için bir şeyler söy- lemek zor görünüyor. Sistem incelendiğinde, dolaylı faiz artırımı yapılıyor. Kur %40 artmış, faiz ise %14. Aradaki 26 puan fark ödenecek. Bunun adı tam olarak faizdir. Aslında olan, örtülü bir faiz artırımıdır. Son açıklamayla esasen sınırsız faiz garantisi ve- rilmiş oldu. Örtülü ve sınırsız faiz doları düşürdü ama bu model nasıl finanse edilecek? Belli ki para basılacak. Bu durum da Hazi- ne ve Merkez Bankası’nın yükümlerini olağanüstü artıracak. Kamu yükü ve hazinenin yükü artacak. Bu durumda şunu söyleyebiliriz; geçmiş olsun, hoş geldin hiper süper mega enflasyon. Bu tip enstrümanlarla kur artışını tümden dur- durmak zor, yavaşlatmak ise mümkün ama bütçedeki bozul- ma ve enflasyondaki artış pahasına. Ayrıca kurlardaki gerile- menin fiyatlarda düşüş yaratacağı anlamına gelmediğini de unutmamak gerekir. Türkiye’nin enflasyon sorununu da acilen çözmesi gerek. En önemlisi de istikrarsızlığı çözmesi gerekir. Bunun çözümü ise risklerin ortadan kaldırılmasından geçiyor. Bu riskler; yüksek ülke riski, güven kaybı, olumsuz beklenti- ler, kurlarda yükseliş, ithal girdi maliyetlerinde artış, fiyatlar- da artış, enflasyonda artış, faizlerde artıştır. Diğer taraftan aslında bir dolarizasyon süreci de başlamış oldu. Nedir bu dolarizasyon? Bir ülkedeki yerleşiklerin deği- şim aracı, hesap birimi ve değer biriktirme aracı olarak kendi ulusal paraları yerine yabancı para kullanmalarıdır. Finansal dolarizasyon; bir ülkedeki yerleşiklerin hem varlık hem de yükümlülüklerini yabancı para cinsinden tutma eğilimleri olarak tanımlanmaktadır. Alınan son kararlarla tehlikeli bir oyun başlamış oldu. Çünkü bankalardaki toplam mevduatın yüzde 60’tan fazlası dövizdi. Bu alınan karar ile Türk lirası mevduatı getirisinin dövizdeki artışa endekslenmesinin yolu açıldı. Bankada paran TL’yse bile biz sana döviz gibi kazan- dıracağız diyor. Bu uygulama dolarizasyon uygulamasıdır. Uygulanan bu sistem ile, Türk lirasına olan güven mesajı verilmeye çalışılıyor ve biliyoruz ki ekonomide güven çok önemli bir kriterdir.
Değerli okuyucumuz,
Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.