“BAŞARILI BİR KADIN OLDUĞUM İÇİN ÖZÜR DİLERİM”

İtiraf etmeliyim ki ben de bir impostor mağduruyum. Bu, öylesine yaygın bir sendrom ki her üç kişiden biri yaşıyor. Ben bir impostor mağduruyum. Yaşamımdaki edinimlerimi yetkinliklerime değil, çalışkanlığıma bağlamak beni daha konforlu kıldı. Çok özel yeteneklerim olmadığını sadece çok çalışkan bir kadın olduğumu sık sık ifade etmemin bir savunma mekanizması olduğunu anladım. Yüz leştim. Kırılganlığımla barıştım. Şifalanmanın ilk adımının cesaretle kalbimizi açmak, kırılganlığımızdan güç almak olacağına inandım ve bu kitabı da bu yüzden yazdım. Tüm impostor dertlilerine “yalnız değilsiniz” demek için yazdım. Kendimizi öz şefkatle onarabiliriz. Bu kitabı yazmak için 3 binden fazla insanın katıldığı bir araştırma yaptım. Araştırma üzerinde çalıştığım 2 yıl boyunca yüzlerce kadınla derin görüşmeler yaptım. Onlarca araştırma, çok sayıda makale inceledim. Peşinde olduğum sorulardan biri şuydu: Impostor olgusu, Türkiye gibi toplumsal cinsiyet eşitliğinde gelişmemiş toplumlar arasında olduğumuz, patriyarkanın egemen olduğu ülkelerde daha mı çok tetikleniyor yoksa tüm dünyada kültüre ve sosyoekonomik seviyeye bakmaksızın bu olgu hakim mi? Araştırmalar impostor’ın bizim ülkeye has olmadığını gösteriyor. Bu olgu her toplumda var. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliği küresel bir dert. Ne yazık ki erkekler geri bildirimden kaçınma eğilimi göstererek değersizlik duygusuyla baş edebilirken, kadınlar değerlerini kanıtlamak için kendilerini daha da zorluyor ve beklenen performansı gösterseler bile stres ve kaygıdan kurtulamıyor. 1978 yılında Suzanne Imes ve Pauline Rose Clance yaptıkları bir araştırmada, “impostor sendromu”ndan söz ediyor. Adını İngilizce’de “impostor” yani “sahtekar” sözcüğünden alan bu olgudan dertli birey ler, hayat boyu sayısız başarı elde etmiş olsalar da kendilerini yetersiz görmeye devam ediyor. Imes ve Clance çalışmalarında pek çok farklı meslek ve yaş grubundan insanda benzer duygular olduğunu bulsalar da bunun çoğunlukla kadınları etkileyen bir fenomen olduğunu ortaya koyuyor. Impostor olgusuna yakalanan kadın, kanıtlanmış başarıları olsa bile içinde zeka ve yeteneğinin sahte olduğuna dair bir his taşıyor. “Oku muş kadın sendromu” diye de tanımlanan impostor, başarı hikayeleri olan kadınlara ulaştıkları noktaya kendi yetenekleri yüzünden değil, tesadüfen ulaştıklarını düşündürtüyor. Elbette bu kendi kendine oluşan bir hal değil. Hele de civarınızda “Senin şansın yaver gittiği için başarılı oldun” diyen eril kafalar varsa, impostor kuyusuna düşmeniz kaçınılmaz. Uykusuz, yorgun geceleriniz, aylarınız, yıllarınız, bir ömür döktüğünüz kan, ter ve gözyaşı, şansa indirgenebilir. Bu sebeple “Başarılı bir kadın olduğum için özür dilerim” sendromu da denir.

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.