Otomol olarak, Türkiye’de premium segmentte farklı markaların ikinci el satış, yetkili servis ve araç kiralama operasyonlarını yürütmeye devam ediyorsunuz. Çok yakın aralıklarla önce İstanbul-Ataşehir’de BMW-MINI yetkili servisiniz, İstanbul-Maslak’ta ise Türkiye genelinde beşinci şubeniz olan “Otomol Maslak” hizmete girdi ve markalarınız arasına Volvo’da katıldı. Siz şirket olarak, bu tür yapılanmalarda nasıl bir yol izliyorsunuz? Bayi ağlarınızı nasıl bir stratejiyle yönetiyorsunuz?
Otomol kendisini premium segmentte konumlandırmış bir şirket. Yetkili servislerimizde BMW, Mercedes, Volvo, Volkswagen ve MINI gibi üst segment markalara hizmet veriyoruz. Yetkili servis ağımızı ise, markamızın konumlandırması gereği alım gücünün yüksek olduğu şehirlerde büyütüyoruz. Mutlaka sinerjiyi arttırmak için multi-brand, yani aynı plazada çok markalı yapılar oluşturuyoruz. Bu yapılarda sadece sıfır araç satışı yapmıyor; premium ikinci el satış ve araç kiralama operasyonları ile de destekliyoruz.
Uzun yıllardır bu sektörün içinde çeşitli kurumlarda başarılı bir şekilde yöneticilik yaptınız. Sizce sektörünüzde başarının sırrı nedir?
Otomotiv sektörü oldukça dinamik bir sektör. Vergi uygulamalarının aniden değişebildiği, taleplerin aniden durarak stokların yığılabildiği ya da tam tersi şekilde satışların birdenbire patlayabildiği bu sektörde, hızlı değişimlere ayak uyduracak çeviklikte olmanız gerekiyor. Giderlerinizi esnek bir yapıda yönetebilmeniz çok önemli. İşlerinizin iyi gittiği dönemlerde ise oluşan piyasa fırsatlarından en yüksek seviyede faydalanabiliyor olmanız şart. Otomotiv bayilerinin satış, servis, ikinci el ve sigorta gibi tüm kâr merkezlerini en verimli şekilde yönetmesi gerekiyor. Finansman yönetimi de bir o kadar kritik. Pazarın daraldığı dönemlerde nakit akışını doğru yönlendirmek, kârlılığınızın finansman gideri olarak erimemesi için çok mühim.
Değerli okuyucumuz,
Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.