Özellikle son birkaç yıldır önemi gittikçe artan sürdürülebilirlik kavramı; kültürel, siyasi, sosyal olmak üzere birçok alanda karşımıza çıkarken, tüm toplumsal yapının dayandığı ekonomik kalkınmanın da ana konularından biri haline geldi. Sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın, ilişkisel olarak yeşil ekonomiyle otomatik olarak dengelenebileceği düşünülürken, mevcut kaynakların etkili kullanımının da sağlanacağı oldukça açık bir biçimde görülüyor. Çevresel riskleri, ekolojik kıtlıkları, kaynakları verimli kullanmayı, kirliliğin azaltılmasını, enerji verimliliğinin artırılması gibi konuları içeren ve dünyaya zarar vermeden sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen yeşil ekonomi; sürdürülebilir bir kalkınmanın sürdürülebilirlik odaklı bir dönüşümle mümkün olduğunun altını çiziyor. UNEP’in (Birleşmiş Milletler Çevre Programı), “Refahı ve sosyal eşitliği artırırken aynı zamanda çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları hesaba katan ve bunları da azaltan bir ekonomi” olarak tanımladığı söz konusu ekonomi modeli, her anlamda ilgiyle karşılanıyor. Avrupa Birliği de sürdürülebilir üretim-tüketim, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımı ile yeni iş imkânlarının yaratılmasının yeşil ekonomiyle ilişkili olduğunu belirtiyor
YEŞIL EKONOMI YAKLAŞIMLARI
Sürdürülebilir kalkınmanın en önemli bileşeni olarak etkisini ortaya koyan yeşil ekonomi, yatırımlara, istihdama ve yeteneklere odaklanarak sürdürülebilir kalkınmaya makro-ekonomik bir yaklaşım sağlıyor. Dünyanın ekolojik yapısını, doğal dengeyi koruyarak üretimi ve refahı sağlamayı amaçlayan yeşil ekonominin aşağıda yer alan temel yaklaşımları şöyle:
• İnsan merkezlidir. Amacı, gerçek ve paylaşılan refah yaratmaktır. Sadece finansal değil, beşeri, sosyal, fiziksel ve doğal sermayelerin yarattığı zenginliğe de odaklanarak refahın büyümesini destekler.
• Tüm insanların gelişmesi için ihtiyaç duyulan sürdürülebilir doğal sistemlere, altyapıya, bilgiye, eğitime, yatırıma ve erişime öncelik verir.
• Eşitlik, topluluk uyumu, sosyal adalet ve insan hakları çerçevesinde adil bir dönüşümü hedefler.
• Sunduğu geçim kaynakları ve şirketler için fırsatlar, sürdürülebilirlik odaklıdır. • Sürdürülebilir üretim ve tüketimi destekler. Bu bağlamda küresel değişimi savunur. Halkın katılımına, sosyal diyaloğa, şeffaflığa ve hesap verilebilirliğe dayanır.
• Biyoçeşitliliği, toprağı, suyu, havayı ve doğal sistemleri korumaya, büyütmeye ve restore etmeye yatırım yapar.
• Tüm faaliyet alanlarında yeni teknolojilerin gelişmesini destekleyerek küresel ve yerel ihtiyaçların daha uygun bir şekilde karşılanmasını sağlar. Tüm bu yaklaşımlarıyla özünde sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yeşil ekonomi, yoksulluğun ortadan kaldırılması noktasında değerli çözümler barındırıyor. Söz konusu kapsayıcı model, insanlar arasındaki eşitsizlikleri azaltmayı ve özellikle kadınların güçlenmesini hedefliyor. Doğal yaşam için yeterli alan sağlayarak fırsatların ve sonuçların adil dağılımını teşvik ediyor. Dayanışma, sosyal adalet, azınlık hakları, sosyal koruma ve sosyal girişimlerin gelişmesi odak noktaları arasında yer alıyor
Değerli okuyucumuz,
Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.