“MAKROEKONOMÄ°K KIRILGANLIK VE EKONOMÄ°K BÃœYÃœME”

Kırılganlık, kullanıldığı alana göre farklı anlamlar içeren, geniş ölçekli bir kavram. Kırılganlık genel olarak dayanıklılığın karşıtı olarak kullanılır ve kırılgan olarak ifade edilen şey, dış şoklardan etkilenmeye açıktır. Tıptan iktisada, psikolojiden hukuka kadar birçok disiplinde kendine kullanım alanı bulan kırılganlık kavramının ekonomi için de birçok tanımı mevcut. Ekonomide kırılganlık kavramı küçük ada ülkelerinin şoklara karşı dirençlerinin ortaya koyulması amacıyla kullanılmıştır. Bunun yanında kırılganlık kavramı hangi birim ya da ekonomik göstergeye ait olduğuna göre de farklı anlamlara gelir. Devletin kırılganlığı ayrı, firmaların kırılganlığı ayrı, hane halklarının kırılganlığı da ayrı hesaplanır. Bu da bizi kırılganlık kavramını tasnif etmeye götürür. Makroekonomik kırılganlık ise ülkeyi bütün olarak ilgilendiren, ülke refahında azalma riskini ifade eden kırılganlık türüdür. Bu sebeple makroekonomik kırılganlık, ülkenin istikrarlı büyümesi önünde önemli bir engeldir. Burada en önemli göstergelerden birisinin ise cari denge olduğu söylenebilir. Ödemeler dengesinin alt kalemi olan cari denge hesabı, bir ülkenin ilgili yıl içinde gerçekleştirdiği mal ve hizmet ticaretini gösterir. Döviz gelirlerinin döviz giderlerinden fazla olduğu durum, cari fazlayı ifade ederken, döviz giderlerinin daha yüksek olması cari açığı ifade eder. Gelişmiş ya da gelişmekte olan tüm ülkelerin bu cari açıktan dolayı yabancı paraya ihtiyacı artmaktadır ve bu açığı kapatmak için kullanılan finansal kaynakların özelliklerine göre cari açık, o ülkenin ekonomik kırılganlığını artıran bir faktör olabilmektedir. Cari açığın artması kırılganlığı artıran bir faktördür ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, cari açığın miktar olarak büyüklüğünün değil GSYİH’ye oranının dikkate alınması gerektiğidir. Çünkü GSYİH büyüdükçe sürdürülebilir olan cari açık miktarı da artacaktır. Bu yüzden düşük cari açık miktarı küçük ülkeleri ciddi anlamda etkilerken, daha büyük ekonomilere sahip ülkeleri etkilememektedir. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’de de bu durum böyledir. Kriz dönemleri olan birkaç istisna yılın dışında sürekli cari açık veren Türkiye için makroekonomik kırılganlıktaki en önemli kalemlerden birisi, cari açık düzeyidir. 1980’li yıllarda başlayan liberalleşme adımlarıyla birlikte cari açık sorunu Türkiye’nin kronik sorunlarından biri haline gelmiştir ancak riskli diyebileceğimiz düzeylere gelmesi 2000 yılların sonrasına dayanmaktadır.

DeÄŸerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.