DÜNYA GÜNDEMİ KÜRESEL RESESYONA SEBEP OLUYOR

Bir ekonominin darboğaza girmesi olarak da nitelendirilen resesyon, sadece ülke ekonomilerine değil küresel çapta bir etkiye de sebep oluyor.

Ekonomik genişlemenin yavaşladığı ve giderek negatif değerlere kaydığı resesyonda istihdam düşmeye başlarken, genel fiyatların artışında da bir yavaşlama olur ve bu düşüş de tüketicilerin tasarruf ve harcama eğilimlerini etkiler. Genel olarak resesyonun nedenleri arasında ilk sırada diğer gelişmeleri de etkileyen ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi geliyor. Bu kapsamda kişi başına düşen milli gelir durağandan gerileme haline doğru ilerler ve sonucunda işsizlik artış gösterir, ekonomik faaliyetlerde duraksama başlar. Aynı zamanda üretim faaliyetlerinin düşmesi gibi sonuçlarla birlikte ülkede durgunluk hali gözlemlenir. Bu sebepler dışında ülkede mal ve hizmetlerin maliyetlerinde ciddi ve hızlı bir artış yaşanması da resesyona sebep olabilir. Toplam talebi oluşturan bileşenlerden herhangi birindeki gerileme de durgunluğa sebep olabilir. Örneğin; tüketici harcamalarının ekonomik aktiviteleri yönlendirdiği bir ülke ekonomisinde, yüksek faiz, ekonomide güven kaybı, varlık değerlerinde düşüş, milli paranın aşırı değerlenmesi, kamu harcamalarının azaltılması, kredi darlığı, yüksek enflasyon, finansal kriz ve gerçek ücretlerde azalma gibi sebeplerle bu harcamalar düşebilir.

İTALYA VE ALMANYA’DA RESESYON

Gelelim küresel resesyona ve günümüze… ABD ile Çin arasındaki, Avrupa Birliği’ni de içine çekme sürecine giren ticaret savaşı küresel resesyonu tetikleme olasılığı yaratıyor. Ayrıca yükselen piyasalarda Arjantin ve Türkiye’den başlayarak yayılabilecek bir borç krizi olasılığının da tetikleyici etkisi söz konusu. ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan küresel ekonomik krizin ardından uzun yıllar geçmesine karşılık yavaşlayan bir global büyüme de dikkat çekiyor. Ticarette artan korumacılık eğilimi, Brexit, Çin ekonomisindeki yavaşlama ve ülkeler arasında yaşanan siyasi gerilimlerin dünya ekonomilerinde büyümeyi yavaşlatıcı bir etkisi bulunuyor. Yılın ilk aylarında Dubai’de düzenlenen World Government Summit’te konuşan Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, son açıklanan verilerin, Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi İtalya’nın resesyona girdiğini ve son açıklanan sanayi üretimi verilerine göre Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’da da resesyon zilleri çalmaya başladığını söyledi. Yine aynı dönem Ümit Akçay, kaleme aldığı bir köşe yazısında ise Avrupa ekonomisinde yavaşlama eğiliminin belirginleştiğini, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’de de 2008 sonrası başlayan yavaşlama eğiliminin istikrarlı olarak devam ettiğini belirtti. Akçay’a göre, “ABD ile Çin arasında süren ticaret savaşı, Çin ekonomisindeki yavaşlamayı daha da artırabilir. Ancak gerek iki ekonomi arasındaki ilişkiler gerekse Çin’in küresel ekonomiyle bütünleşme seviyesi o kadar yüksek ki, Çin’deki ekonomik yavaşlama, sadece Çin’i ilgilendiren bir olay olarak kalamıyor. Avrupa’daki resesyon riskine ve Çin’deki yavaşlama eğilimlerinin sürmesine ek olarak, geç kapitalistleşen ülkelerde de 2013 sonrasında görünür hale gelen sorunların giderek daha yoğunlaşmaya başladığını izleyebiliyoruz. Aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülkede ya ekonomik daralma yaşandı ya da halen yaşanmaya devam ediyor.”

Değerli okuyucumuz,

Bu haberin detayını Business Türkiye dergisinde bulabilirsiniz.